Siyaseten Doğruculuk

Türkçeye “siyaseten doğruculuk” olarak çevrilebilecek “political correctness”, ırk, din, dil, cinsiyet, cinsel tercih, farklı dış görünüş, yaş, bedensel ya da zihinsel engellilik gibi nedenlere dayanarak yapılabilecek ayrımcılığı dilde ortadan kaldırmayı hedefler. Yukarıdaki nedenlerle, kişilerin kendilerini öteki hissetmemeleri, alınmamaları için doğru sözcükleri kullanmayı gerektirir. Çıkış noktasına ve amacına baktığımızda oldukça iyi niyetli bir girişimdir.

Kırk milletten insanın yaşadığı Amerika bu konuyu en ciddiye alan ülkelerden biri. Kele kel, kısaya kısa, fakire fakir diyemeyen Amerikalıların asıl dikkat ettikleri ise ırka, bir parça da dine dayanan ayrımcılık yapmamak. Zaten ayrımcılığın en tehlikelileri ırk ve din üzerinden yapılanları değil mi?

Kişiyi ötekileştirdiği düşünülen kelimeler yerine siyaseten doğru kelimeler üretiliyor Amerika’da. “Zenci” yerine “Afrikalı Amerikalı” gibi. Doğru ifadelerin ne olduğunu bilip bunları kullanmak ise her Amerikalının görevi. Ancak bu durum göründüğü kadar kolay değil. Bir anda bakıyorsunuz ki siyaseten doğru olduğunu düşündüğünüz bir ifade de artık yanlış olabiliyor. Türetilen ifadeler yeteri kadar siyaseten doğru gelmeyince hemen yerine yenisi türetiliyor çünkü. İyi bir Amerikalıya düşense doğru ifadeleri günü gününe takip edip siyaseten hatalı duruma düşmemek. En iyi kaynaksa medya, özellikle televizyon diyor bu konuyu konuştuğum Amerikalı arkadaşlarım.  

Bu konuda hassas olanlar, siyaseten doğru olmaya çalışanlar zaten egemen ve çoğunluktaki gruptan olanlar genellikle. Hadi en zararsız örnekten gidelim. Kel olan insana kel demenin ayıp olacağını düşünen, örneğimizdeki egemen ve güçlü gruba ait saçlı insanlar, aslında şunu demek istiyorlar sanki. “Sen kel olduğun için utanılacak, üzülünecek bir durumdasın, benim saçım var, tuzum kuru. Bunu senin yüzüne vurmamak için kel yerine farklı bir kelime kullanacağım.” Kel hala kel, ne değişti? Dezavantajlı durumda olanların koşullarını iyileştirmedikten sonra onlara daha nazik kelimelerle seslenmek için çaba göstermek ayrımcılığın altını daha da kalın çizmek değil mi?

Amerika, yıllar içinde epeyce yol almış olsa da ülkede hala ırka, milliyete ve etnik kökene dayalı ağır bir ayrımcılık var ne yazık ki. Kimsenin kolay kolay dile getirmediği ama herkesin bildiği bir kast sistemine göre sıralanıyor Meksikalı, Afrikalı Amerikalı, Beyaz, Çinli, Çin dışındaki diğer Uzak Doğulu. (Bu ırkçı yaklaşımın bir parçası olmamak adına karışık bir sırada yazdım yukarıdaki grupları.) Kendini tanımlayabilmek için her grup altındakileri acımasızca küçük görüyor, eziyor. Ezilenin başkalarını ezmeyeceğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. O da başkalarını ezerek, küçük görerek kendi intikamını alıyor. Sınıf atlamak için ait oldukları gruptan yüksek olduğunu düşündükleri gruplardaki insanlarla ilişki kurmak istiyorlar. Zenciler, kendilerinden daha açık tenli zencilerle birlikte olmayı tercih ediyor.

Bizim ülkemizde de durum farklı değil, çoğunlukta olanlar azınlıktakileri acımasızca küçük görüyor, eziyor. “Kendi kimliğini ötekinin varlığına göre konumlandırmak hastalıktır. Kimliğini yaşatman için sana bir düşman gerekiyorsa, senin kimliğin hastalıklıdır.” diyerek bu konuda söylenebilecek en güzel sözlerden birini söyleyen ise "kendini bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görmek" zorunda bırakılıyor.   

Irkın ve milliyetin hala sınıf belirlediği Amerika’da siyaseten doğruculuk nasıl da anlamsız bir çabaya dönüşüyor. Kısa yerine “dikey olarak zorlanmış”, şişman yerine “farklı beden” fakir yerine “maddi olarak zorlanmış” ifadeleri de insanı gülümsetmekten başka bir işe yaramıyor.

Yukarıdaki örneklere bakıp siyaseten doğruculuk yolunda ipin ucunun kaçtığını söylemek abartılı olmaz sanırım. Ancak Amerikalılar kibar insanlar, bu işlere ondan bu kadar çok kafa yoruyorlar. Bizim böyle dertlerimiz olmadığı için rahatız. Ülkemizdeki farklı etnik köken, dil, din ya da mezhepleri yok sayıp adlarını bile anmadığımızdan siyaseten yanlış bir şey yapmıyor sayılırız. Kimi zaman da bu kelimeleri kendi anlamları dışında, çoğu kez de bu gruptan olmayanlara, hakaret ya da küfür niyetine söyleyip asıl anlamına vurgu yapmadığımızdan yine sorun yok diyebiliriz.

Not: “Kendi kimliğini ötekinin varlığına göre konumlandırmak hastalıktır. Kimliğini yaşatman için sana bir düşman gerekiyorsa, senin kimliğin hastalıklıdır.” sözü Hrant Dink’e aittir.


Ocak 2011 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder